Hacı bu aralar Arthur C. Clarke'ın Rama serisini okuyorum, uzayda yaşamın kanıtlanmasının benim için tam zamanı walla :)
Ödüllü astrobiyolog Richard Hoover, meteorlarda dünya dışı mikroorganizmalar bulduğunu açıkladı. Hoover'a göre bu bulgular, uzayda yaşamın varlığını kanıtlıyor.
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'da 1992'de "yılın mucidi" ödülüne layık görülen astrobiyolog Richard Hoover (46), tek hücreli yosunlar üzerine yaptığı çalışmalarla dünya çapında üne sahip oldu. Birçok konuda uzmanlığı bulunan Hoover, NASA ve Marshall Uzay Uçuş Merkezi'nde, olağanüstü ortamlarda yaşayan mikroorganizmalar üzerine araştırmalar yaptı. Geçtiğimiz günlerde NASA'dan emekli olan Hoover, Uluslararası UFO Konferansı'nda uzayda hayatın varlığına dair kanıtları olduğunu açıkladı. 1806 ve 1864'te Fransa'ya düşen iki meteor ile 1969'da Avusturalya'da bulunan meteorları inceleyen Hoover'ın açıklamaları, bilim dünyasında tartışma yarattı.
Hoover, mikroorganizmaların meteorlara yeryüzünde bulaştığı savının, bilimsel gerçeklerden uzak olduğunu kaydetti. Yeryüzündeki mikroorganizmaların nitrojen içerdiğini ve canlı bir varlık ölünce nitrojenin atmosfere karıştığını kabul eden Hoover, bu sürecin milyonlarca yıl sürdüğünü ve bu durumun kendi tezini kuvvetlendirdiğini savundu. Meteorlarda bulduğu mikroorganizmalarda ise nitrojen olmadığını söyleyen Hoover, bunun mikroorganizmaların milyonlarca yıl yaşında olduğunu kanıtladığını ifade etti.
NASA, Richard Hoover'ın açıklamalarını kesin bir dille reddetti. Yetkililer Hoover'ın araştırma yaptığı meteorlarda bulduğu mikroorganizmaların, diğer meteor örneklerinde bulunmadığını, bunun da mikroorganizmaların Hoover'ın inceleme yaptığı meteorlara sonradan bulaştığını gösterdiğini öne sürdü. Hoover ayrıca NASA'nın Mars gezegenine ait çektiği fotoğraflarda denizyıldızına benzer fosiller olduğunu da iddia etmişti.
Ayrıca şöyle de bir haber var :
Amerikalı astronomlar, yeni geliştirilen bir teknik yardımıyla, Güneş Sistemi dışındaki dev "tau Boötes b" gezegeninde su bulunduğunu ortaya çıkardı.
Kütlesi Güneş Sistemi'nin en büyük gezegeni olan Jüpiter kadar büyük olmasına karşın, çok daha yüksek bir yüzey sıcaklığına sahip olduğu bilinen gezegen, Dünya'dan yaklaşık 51 ışık yılı ötede bulunan "tau Boötis" yıldızına bağlı bulunuyor.
Güneş Sistemi'nde yer alan tüm gezegenlerin toplam kütlesinden 2 kat daha büyük bir gezegen olan Jüpiter'in ortalama yüzey sıcaklığıysa eksi 145 santigrat derece olarak hesaplanıyor.
Gezegenlerin atmosferindeki kızıl ötesi radyasyonu ölçebilen yeni bir teknik yardımıyla yapılan keşif, Penn Eyalet Üniversitesi, California Teknoloji Enstitüsü (Caltech) ve diğer kurumların astronomlarından oluşan bilim ekibi tarafından yürütüldü. Caltech'ten Alexandra Lockwood ve Prof. Geoffrey Blake'in başkanlığında yapılan araştırma, Astrophysical Journal Letters adlı bilimsel derginin internet sayfasında yayımlandı.
Araştırmacılar, tau Boötes b'de su bulunmasının, Jüpiter kadar kütleli olmalarına karşın yüzey sıcaklıkları çok daha yüksek olan bu tip gezegenlerin nasıl oluştuğu ve geliştiğinin anlaşılmasına yardımcı olması açısından önem taşıdığını belirtti.
Şimdiye kadar gezegenlerde su bulunup bulunmadığı, bağlı bulunduğu yıldızın önünden geçişi gözlenebilen gezegenlerden uzaya buhar çıkışı saptanması veya gezegenlerin, bağlı bulunduğu yıldızlardan yeterince uzak olması durumunda kullanılabilen özel bir görüntüleme tekniğiyle belirlenebiliyordu. Ancak Güneş Sistemi dışında, bu iki kriterin geçerli olmadığı pek çok gezegende su olup olmadığı bilinemiyordu.
Araştırmacılar, yeni geliştirilen teknik ve James Webb Uzay Teleskobu ve Hawaii'deki Otuz Metre Teleskobu gibi daha güçlü teleskoplar sayesinde, su bulunması ihtimali daha yüksek olan, çok daha soğuk ve bağlı bulunduğu yıldızdan uzak gezegenlerin incelenmesinin mümkün olabildiğini vurguladı.
Sonuç olarak "hadi artık gelin tanışalım" diyoruz :)
Yorum Yok